Sürdürülebilir Sağlık için Notlar 1

Türkiye?de her gün binlerce kişi sağlık sisteminden faydalanıyor. Sosyal bir devlet olabilmenin ön koşullarından biri olan her vatandaşa eşit sağlık hizmeti sunabilmek için devletimiz büyük bütçeler ve çok sayıda insan kaynağını bu sektöre yönlendiriyor. Özel sağlık kuruluşlarını da eklediğimiz zaman ortaya pek çok ülkeden daha yaygın ve ileri bir sağlık hizmeti standardını yakalamış, ülkenin en büyük sektörlerinden biri çıkıyor. Tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye?de de sağlık sistemi çok önemli, çünkü her bir bireyin hayatının dönüm noktasında o bireyi daha iyiye veya daha kötüye götürebiliyor. Çok iyi tasarlanmış ve işletilen bir sistem tüm ülkeye güven verirken, sürekli hata yapan ve sürdürülmesi imkansız bir sistem ise o ülkede yaşayanlar için çözümsüz gibi görünen bir endişeye kaynaklık edebiliyor. Bu yüzden her ülke sağlık sistemini kendi sorunlarına özgü çözümlerle oluşturmuştur. Birbirinin tamamen aynısı sağlık sistemlerine rastlamak bu yüzden zordur. Bazı ülkelerde iyi yetişmiş doktor çok ama kaynak yoktur, bazılarında kaynak ve iyi yetişmiş doktor vardır ama teknoloji yeterince iyi değildir. Türkiye de kendine has bir sağlık sistemine sahip. Türk sağlık sisteminin en büyük özelliği ise sürekli ilerleme içinde oluşu. Yeni kararlar ve uygulamaların sık görüldüğü bir sektör olduğu için de sektörün duayenlerinin bir araya gelip güncel gelişmeleri takip etmesi, görüşlerini paylaşması çok önemli. 28 Haziran?da Siemens Sağlık Sektörü Dünya CEO’su Prof. Dr. Hermann Requardt’ın katılımı ile sağlık sektörünün üst düzey yöneticilerinin ve bürokratlarının biraya geldiği bir etkinlik düzenlendi. Türk Sağlık Sisteminin Geleceği ve Sağlıkta Sürdürülebilirlik başlıklı etkinliği yönetme onuru ise benimdi. Toplantıda Türkiye için çok önemli konuları ele aldık, birlikte tartıştık ve bazı sonuçlara vardık. Toplantıda aldığım notları aşağıda paylaşıyorum; Türkiye olarak 2010 yılında sağlık sektöründeki eğilimin yatırımların ertelenmesi yönünde olduğu belirtildi. Yatırım artış hızının son 5 senedeki seviyede olmayacağı ifade edildi. Hizmet alımlarının önümüzdeki dönemde artacağı belirtildi. Sektörün büyümesinin insan kaynağındaki artışa bağlı olduğu ifade edildi. 15 Şubat 2008 kararlarından sonra özel sektörün büyümesinin baskı altında olduğu belirtilerek bu kararların esnetilmesine ihtiyaç olduğunun altı çizildi. Yeni yapılan kamu hastanelerinin kapasitesi büyük hastaneler olarak inşa edilmesi ve yeni özel hastanelerin bu büyüklükte olmaması sebebiyle kamunun özelden daha hızlı büyümesinin beklendiği belirtildi. Sağlık Bakanlığı?nın yeni yatırımlarının (örneğin Kamu Özel Ortaklığı modeli ile yapılacak olan sağlık kampusları) uzun vadeli olduğu ve sektörün büyümesinde önemli bir rol oynayacağı ifade edildi. Devletin yürüttüğü sağlık politikalarının ve düzenlemelerinin özel kesimin kamudan daha az büyümesindeki önemli sebeplerden biri olduğu ifade edildi. Sağlık sektörünün geleceği ile ilgili yön gösterici bilgilerin (örneğin 5 yıllık projeksiyonlar) Türkiye?deki ve Türkiye dışındaki sağlık yatırımcıları ile paylaşılmasına ihtiyaç olduğu belirtildi. Döner sermayelerin, üzerlerinde biriken yükler sebebiyle kendilerini finanse edemediğine dikkat çekildi. SGK geri ödemelerinde kesintilerin belirlendiği kriterlerin daha objektif olabileceği ve kesintilerin bölgeden bölgeye değişkenlik göstermesi sıkıntılar arasında listelenirken; çözüm önerisi olarak da ?üniversite hastanelerinin belirli bir süre krediyle desteklenerek güçlendirilmesi ve finansal olarak kendi kendilerini taşıyabilir duruma getirilmeleri? ifade edildi. Türkiye?de özel sağlık sigortası sektörünün küçük olduğu ve cepten ödemeli hastaların yapısı gereği kırılgan olduğu belirtildi. Şu anki 1,5 milyon olan özel sigortalı sayısının 5 milyon seviyesine çıkması gerektiği ifade edildi. Sürdürülebilir sağlık hizmetleri için sağlık kurumlarının 5 ana faktörü arttırmaya odaklanmaları gerektiği ifade edildi: Gelirler, kârlılık, varlık verimliliği, organizasyonel etkinlik ve verimlilik. Doğru tasarlanmış sağlık teknolojilerinin sağlık maliyetlerinin düşürülmesine katkıda bulunacağı belirtildi. Özellikle radyoloji hizmeti alan hastanelerde uluslararası standartlara uygun olmayan tetkik seviyeleri olduğu ve kalite kriterlerine sadık kalarak sağlık teknolojisi yatırımlarının talebi karşılayacak seviyeye getirilmesi gerektiği ifade edildi. Radyoloji tetkiklerindeki uygulama hataları ve uygunsuzlukların, rassal örneklem denetimleriyle kolayca regüle edilebileceği belirtildi. Sağlıkta sürdürülebilir büyüme için sağlık yatırımlarında sermaye yeterliliği aranması gerektiği belirtildi. Hastanelerin dış kaynaklarla yatırım yapmasının varlık verimliliğini düşürdüğü, bu sebeple özkaynak-dış kaynak dengesi sağlanması gerektiği belirtildi. Özel sektörde önceki yıllardaki yüksek kârlılık oranlarının çok düştüğü, bu sebeple tüm özel hastanelerin organizasyonel maliyetlerini kontrol altında tutmak durumunda olduğu belirtildi. Sürdürülebilir bir sağlık sistemi için sağlık harcamalarının ve satın alınan hizmetlerin verimliliğinin kontrol altına alınması gerektiği ifade edildi. Sağlık Bakanlığı?nın ?denetleme rolünü? güçlendirmek için ?hizmet sunumundan? çıkması gerektiği belirtildi. Sağlık Bakanlığı?nın çıkacağı hizmet alanlarının hangileri olacağının netleştirilmesi gerektiği ifade edildi. Türkiye?de dünya standartlarında hastane zincirleri oluştuğu, sektörde eğitimli ve tecrübeli sağlık girişimcileri olduğu ifade edildi. Sektörün bu potansiyeli ile dış pazarlara açılacağı ve doğru stratejiler ile toplam 80-100 milyar dolar olan sağlık turizmi pazarından Türkiye?nin 5-10 milyar dolar pay alabileceği belirtildi. Özel sektörün tıp fakülteleri kurarak sağlıkta insan kaynağı arzını güçlendirebileceği belirtildi. Kamu hastane birliklerinin sağlık sektöründe, her bölgenin kendi performans hedefleri ile yönetilmesi sayesinde Sağlık sektöründe rekabetin olumlu yönde arttırılması ve sürdürülebilirliğe ve kalite artışına katkıda bulunacağı belirtildi. Kamu Özel Ortaklığı modelinin, sağlık hizmetinin kurumsal firmalar tarafından yürütülmesi için bir fırsat olabileceği, bu model ile farklı finansman modellerinin ve ekipman tedariğinde yeni uygulamaların sektöre getirilebileceği ifade edildi. Türkiye?deki Kamu Özel Ortaklığı modeli oluşturulurken İngiltere?nin NHS (National Health Service ?Ulusal Sağlık Hizmeti) ve PFI (Private Finance Initiative) modellerinin bir sentezinin baz alındığı belirtildi. Önümüzdeki 4-5 yıl içinde 80 ila 100 bin yatağın yenileneceği, bunların 50 bininin Kamu Özel Ortaklığı modeli ile yenilenmesinin planlandığı belirtildi. Yapılan bu yatırımların kamunun yatak kapasitesini değil, yatak kalitesini arttırmayı hedeflediği ifade edildi. Kamu Özel Ortaklığı modeli ile kamunun özel sektör ile aynı kalite ve seviyede sağlık hizmeti sunabileceği, bu durumda özel sektörün yapacağı yeni hastane yatırımlarının atıl kalması riskinin oluşacağı belirtildi. Önümüzdeki yazılarımda burada okuduğunuz notlarla ilgili yorumlarımı paylaşacağım.Facebooktwitterlinkedin

Etiketler:

Geri Bildirim gönder...

Yorum Yaz